Bir imralı meselesi..

Türkiye siyasetinde kimi konular vardır ki, bu konularda yalnızca bir adım dahi uzun vadeli etkiler yaratır. Son dönemde yeniden ısıtılan “CHP İmralı’yı ziyaret etmeli miydi?” tartışması da tam olarak böyle bir mesele. Oysa bu tartışmaya serinkanlı bakıldığında, CHP’nin İmralı’ya hiçbir ziyaret gerçekleştirmemesinin hem siyasi akıl hem de toplumsal hassasiyetler bakımından son derece doğru bir duruş olduğu açıkça görülüyor.

Her şeyden önce… CHP, Türkiye’nin kurucu partisidir. Devletin bütünlüğü, hukukun üstünlüğü ve terör karşısındaki net duruşu, yalnızca kendi tabanı için değil, ülkenin demokratik birikimi için de önemlidir. Bugün İmralı’ya atılacak bir adım, siyaseten gereksiz bir meşrulaştırma kapısı aralayacağı gibi, CHP’nin tarihsel çizgisiyle de bağdaşmayacaktır.

Elbette ki Türkiye, büyük acılar yaşamış; terör yüzünden binlerce canını, milyonlarca insanın huzurunu yitirmiş bir ülkedir. Bu nedenle toplumun sinir uçlarına dokunan semboller vardır. PKK’nın eylemleri ve örgütün liderliği bu sembollerin başında gelir.
Dolayısıyla İmralı’ya yönelik herhangi bir siyasi ziyaret, toplumsal psikoloji açısından yarayı yeniden kanatan, “devlet ciddiyeti” duygusunu zedeleyen bir hamle olarak algılanacaktır.

Diğer yandan, siyasetin çözüm üretmeye yönelik alanı terörün gölgesinden uzak tutulmalıdır. Demokrasi, terörü muhatap alarak değil; toplumu güçlendirerek, hukuku ve parlamento zeminini işleterek taçlanır. CHP’nin yıllardır ısrarla savunduğu “sorunların demokratik ve meşru zeminde çözülmesi” yaklaşımı, zaten bu ilkenin doğal bir uzantısıdır.
İmralı’ya gidilmemesi, bu yaklaşımın tutarlılığını koruyan bir duruştur.

Bir diğer kritik nokta ise siyasetin temiz kalması gerekliliğidir. Bugün Türkiye’de pek çok kesim, siyasi aktörlerin terörle arasına mesafe koymasını beklemektedir.
CHP’nin İmralı’dan uzak durması, hem toplumsal güveni tazeleyen, hem de “kimle, hangi meşruiyet içinde konuşulur?” çizgisini net olarak ortaya koyan bir tercihtir.

Ayrıca, Türkiye’de yıllar boyunca “çözüm süreci” adı altında yaşananlar, toplumda büyük bir kırgınlık ve güvensizlik bırakmıştır. Devletin hafızasında yeri olan bu deneyim, siyasetin belirli kavşaklarında daha dikkatli adım atılmasını zorunlu kılmaktadır. Bugün CHP’nin İmralı’ya gitmeme kararı, yalnızca bir politik tutum değil, aynı zamanda geçmişten öğrenilen derslerle verilen stratejik bir devlet aklının ürünü olan karardır.

Kısacası… CHP’nin İmralı’ya gitmemesi; toplumsal hassasiyetlere duyarlı, devlet ciddiyetiyle örtüşen, teröre mesafe koyan, demokratik çözüm zeminini koruyan, doğru, tutarlı ve yerinde bir tercihtir.

Bu duruş, Türkiye’de siyasetin pusulasını yeniden “meşru aktörler” eksenine oturtur.

Çünkü bazen atmadığınız adım, attığınız adımdan çok daha güçlü bir mesaj taşır!

Av. Arb. Gökhan TEKTAŞ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Köşe Yazıları Haberleri