Bir önceki yazılarımda kırsaldaki genel olarak ekonomik ve sosyal problemler üzerinde durduktan sonra bu yazımda ülkemizdeki ‘’hayvan sayısı’’ konusu üzerinde duracağım.
Son yıllarda hem küçükbaş (45 milyon? koyun; 11 milyon? keçi) hem büyükbaş (16 milyon?) hayvan sayısında bir artış meydana gelse de bunu nüfusa oranladığımız zaman aslında yerinde saydığımızı hatta ülkeye gelen göçmen ve turistleri de hesaba kattığımızda bu alanda iyi bir tablo çizmediğimiz görülecektir. Peki bu konuda ne yapacağız? İlk olarak elimizdeki besiciyi korumamız gerektiği için hem dişi büyükbaş hem de dişi küçükbaş ithal ederek besicimize, çobanlarımıza dağıtımı yapılmalıdır. Bunu da yaparken bulunulan bölgenin iklim ve bitki örtüsü dikkate alınmalıdır. Bu sayede hem hayvan sayısında bir artış olacak hem de halihazırda bu işi yapan üreticimiz desteklenmiş olarak üretim oranı artacaktır. Bu yazdığım durumu sadece büyükbaş ve küçükbaş olarak değil aynı zamanda; tavuk, hindi, kaz, ördek, arı gibi hayvanlar ile de desteklemek mümkündür. Bu sayede köydeki ailelerimiz beslenme konusunda tamamen kendilerine yetecek seviyeye gelmiş olacağı gibi çevrelerinde yer alan şehir yerleşmelerine de ürettikleri temel beslenme ürünlerini satarak hem kendilerine hem de ülkemize fayda sağlamış olacaklardır.
Bunun yanında buzağı ölümleri konusu hayati önem sahip bir konudur. Geçtiğimiz yıllarda bakanlık olarak ‘’buzağı ölümleri’’ konusunda çok ciddi girişimler oldu. Ben bunu oldukça değerli buluyorum. Bir hayvancımızın mesleğini devam ettirebilmesi için üretimi sürekli hale getirmesi gerekmektedir. Buradaki en temel üretim buzağıdır. Ülkemizde ne yazık ki buzağı yetiştiriciliği konusunda çok gerilerde yer almaktayız. Yukarıda bahsettiğim köy evlerinde köylümüzün buzağı besleme konusunda uzmanlaşması için gerekli eğitimlerin verilmesi özellikle üzerinde durulması gereken bir konudur. Bu sayede hayvan varlığımız artacak bir de kaliteli buzağı sonucunda kaliteli hayvan yetişeceği için birim alandan alınan verim artacak ve temel besin kaynağı olan et ve süt üretimi en üst seviyeye gelecektir. Bu durum sadece iç tüketim için değil ithalat için de hayati bir öneme sahip olacaktır. Dünyada gittikçe artan nüfus ve tüketim artışı göz önüne alındığında ihracat için ülkemiz adına önemi ortadadır.
Diğer yandan hayvan varlığı konusunda su ürünlerini kesinlikle göz ardı edemeyiz. Bilindiği üzere ülkemizin birçok bölgesi hem tuzlu su hem de tatlı su balıkçılığı için gerekli şartlara ve uygunluğa sahiptir. Bu alanda özellikle İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki akarsu ve göllerde yurtdışı ağırlıklı çalışacak işletmeler kurulması için gerekli çalışmaların yapılarak ileride en büyük sorun olacak gıda problemi için şimdiden dünya çapında üretim yapabilecek tesisler kurup dünya pazarlarında yerimizi almamız gerekmektedir. Özellikle alabalık, tatlı su levreği gibi kaliteli ürünlerin üretimi yapılmalı ve yurtdışına ihracat yapılarak hem yurt içi istihdam oluşturulmalı hem de ülkemize döviz girdisi yapılmalıdır. Bu konuda ilgili bölümlerden mezun olmuş gençlerimize gerekli imkanlar (faizsiz kredi, yer tahsisi, bir yıl sigortalama vb.) sağlanmalıdır. Tatlı su balıkçılığını ülkemiz ve kırsal kesim için oldukça önemli buluyorum ve bahsettiğim çalışmaların biran önce yapılması gerektiğine inanıyorum.
Gelecek yazımda ülkemizdeki hayvan varlığı konusuyla kaldığımız yerden devam edeceğim.
Türkiye ve Kırıkkale’de Kırsal Kalkınma 6
İlk yorum yazan siz olun